Your browser doesn't support javascript.
Show: 20 | 50 | 100
Results 1 - 5 de 5
Filter
1.
Braz J Psychiatry ; 2022 Aug 22.
Article in English | MEDLINE | ID: covidwho-2319788

ABSTRACT

OBJECTIVE: Coronaviruses that cause respiratory infections in people are known to be neuropathogenic. The purpose of this study is to determine whether there is an association between the severity of viral pneumonia and the anxiety and depression levels of patients in the intensive care unit (ICU). MATERIAL AND METHODS: 165 patients were included in the study prospectively, and 70 patients were intubated at follow-up. According to the intubation status, the patients were divided into two groups: intubated and non-intubated. RESULTS: The GAD-7 score was 10.37±3.75 (p<0.001) in patients who were intubated after the first 7 days. The length of stay in the ICU was 25±22.3/day (p<0.001), and the length of stay in the hospital was 28.28±23.37/day, which was longer than those who were not intubated (p<0.001). APACHE and SOFA scores, as well as GAD-7 and PHQ-9, were found to be positively related to ICU and hospital length of stay (p<0.01). CONCLUSION: The presence and exacerbation of anxiety and depression symptoms can provide information about the aggravation and progression of the underlying disease.

2.
COV&Iacute ; D-19 ile Enfekte Gebe ve Lohusalarda Varyantların ve Aşının Mortalite &Uuml;zerindeki Etkisi; 21(1):48-54, 2023.
Article in English | Academic Search Complete | ID: covidwho-2248813

ABSTRACT

Objective: Due to the anatomical, physiological, and immunological changes associated with pregnancy, pregnant women are a population at risk of coronavirus disease-2019 (COVID-19) disease-related morbidity and mortality. There aren't enough studies on the conditions of pregnant and puerperal women who are being followed up in intensive care. The goal of this study was to determine if there was a link between variant status, vaccination status, and mortality in pregnant and puerperal women who were monitored in the intensive care unit during the transition from the alpha to the delta variation. Materials and Methods: The study was designed as a 6-month prospective observational study that occurred between August 1, 2021, and February 1, 2022. Age, present comorbidities, vaccination status, gravida, parity, gestational age (for pregnant women), variant status, birth style (cesarean section or normal delivery), and COVID-19 medical therapies in the critical care unit were all recorded. Results: During the observation period, forty patients were enrolled in the study. The patients average age was 30.9±5.2. The pregnant patients' median gestational week was 32 weeks and 2 days. While 30 of the patients had no concomitant conditions, two had gestational diabetes, four had hypothyroidism, three had chronic hypertension, and one had Wilson's disease. In 37.5% of the patients, intubation was required. During the follow-up in intensive care, ten individuals died. The patients in the intensive care unit spent an average of 12.1±11.8 days there. While 7 (19.4%) of the 36 patients with alpha variants died, 3 (75%) of the 4 patients with delta variants died, a statistically significant difference (p=0.042). Conclusion: In the pregnant population admitted to the intensive care unit, the delta variant was associated with a greater mortality rate. In our research, we discovered that the vaccination rate among pregnant women admitted to the intensive care unit was quite low. (English) [ FROM AUTHOR] Amaç: Gebelikle ilişkili anatomik, fizyolojik ve immünolojik değişiklikler nedeniyle gebeler koronavirüs hastalığı-2019'a (COVÍD-19) bağlı morbidite ve mortalite açısından risk altındaki popülasyonlardan biridir. Yoğun bakımda takip edilen gebe ve lohusa kadınların durumları ile ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, toplumda alfa varyasyonundan delta varyasyonuna geçiş sırasında yoğun bakım ünitesinde izlenen hamile ve lohusa kadınlarda varyant durumu, aşı durumu ve mortalite arasında bir bağlantı olup olmadığını görmekti. Gereç ve Yöntem: Çalışma 1 Ağustos 2021 ile 1 Şubat 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen 6 aylık prospektif gözlemsel bir çalışma olarak tasarlandı. Yaş, mevcut komorbiditeler, aşılanma durumu, gravida, parite, gebelik haftası (hamileler için), varyant durumu, doğum şekli (sezaryen veya normal doğum) ve yoğun bakım ünitesindeki COVÍD-19 tıbbi tedavilerinin tümü kaydedildi. Bulgular: Gözlem süresi boyunca, çalışmaya kırk hasta alındı. Hastaların yaş ortalaması 30,9±5,2 idi. Gebe hastaların medyan gebelik haftası 32 hafta 2 gündü. Hastaların 30'unda eşlik eden hastalık bulunmazken, ikisinde gestasyonel diyabet, dördünde hipotiroidi, üçünde kronik hipertansiyon ve birinde Wilson hastalığı vardı. Hastaların %37,5'inde entübasyon gerekti. Yoğun bakımda yapılan takipte on hasta hayatını kaybetti. Yoğun bakım yatış süresi burada ortalama 12,1±11,8 gün olarak tespit edildi. Alfa varyantı olan 36 hastanın 7'si (%19,4), delta varyantı olan 4 hastanın 3'ü (%75) mortaliteyle sonuçlandı ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,042). Sonuç: Yoğun bakım ünitesine kabul edilen gebe popülasyonda delta varyantı daha yüksek bir ölüm oranı ile ilişkilendirilmiştir. Araştırmamızda yoğun bakım ünitesine kabul edilen gebelerde aşılanma oranının oldukça düşük olduğunu tespit ettik. (Turkish) [ FROM AUTHOR] Copyright of Turkish Journal of Intensive Care is the property of Galenos Yayinevi Tic. LTD. STI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full . (Copyright applies to all s.)

3.
Turk Neurosurg ; 32(5): 861-865, 2022.
Article in English | MEDLINE | ID: covidwho-1988278

ABSTRACT

Central and peripheral nervous system involvement of COVID-19 has been reported in 25% of cases. COVID-19 is associated with encephalitis and most often presenting with confusion and disorientation, and mortality decreases with early diagnosis and treatment.The patient who was admitted with confusion and fever and found COVID-19 PCR positivity in both cerebrospinal fluid (CSF) and the nasopharyngeal swab is presented here. A 71-year-old female patient who underwent transsphenoidal pituitary tumor surgery 4 months ago, was in an acute confusional state with fluctuations in consciousness and agitation. It was suggested that bilateral temporal areas of the brain and paramedian region of the pons compatible with encephalitis in the T2 and FLAIR axial sections of magnetic resonance imaging (MRI). Nasopharyngeal and CSF SARS-CoV-2 RNA PCR was studied since thorax CT was compatible with COVID-19 pneumonia and in both samples, PCR was found positive. Encephalitis for toxic and metabolic causes was excluded. In this case, COVID-19 encephalitis was treated with dual antiviral (favipiravir and acyclovir) and steroid therapy. The uniqueness of this case is not only the presence of a very few reported cases of both Nasopharyngeal and CSF SARS-CoV-2 RNA PCR positivity but also previous history of transsphenoidal pituitary surgery 4 months ago.


Subject(s)
COVID-19 , Encephalitis , Pituitary Diseases , Acyclovir/therapeutic use , Aged , Antiviral Agents/therapeutic use , Female , Humans , RNA, Viral , SARS-CoV-2 , Steroids
4.
Turkish Journal of Intensive Care ; 20:100-101, 2022.
Article in Turkish | Academic Search Complete | ID: covidwho-1756092

ABSTRACT

Amaç: Şiddetli akut solunum yolu sendromu-koronavirüs-2 (SARS-CoV-2) ile enfekte hastalarda bakteriyel enfeksiyonun prevalansı, insidansı ve özellikleri ile bilgiler sınırlıdır. Biz bu çalışmada entübe olarak yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) takip edilen COVID-19 hastalarında sekonder bakteriyel enfeksiyon (SBE) gelişimi ve bunun mortaliteye etkisini araştırmaya çalıştık. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada COVID-19 YBÜ’de takip edilen hastaların verileri retrospektif olarak tarandı. PCR testi pozitif olup entübe olarak takip edilen hastalar çalışmaya dahil edildi. SBE’nin varlığı yoğun bakıma kabul tarihinden 48 saatten sonraki dönemde ortaya çıkan CRP yüksekliği, prokalsitonin yüksekliği, kültür sonuçları ve enfeksiyon hastalıkları konsültasyonuna göre karar verildi. SBE’nin tanısının konduğu an “Sekonder Bakteriyel Enfeksiyon Zamanı” olarak kabul edildi. Bulgular: Tablo 1 ve Tablo 2’de hastaların demografik verileri ve laboratuvar sonuçları özetlenmiştir. Elde edilen bulgularda;hastaların 24’ünde kan kültüründe üreme, 18’inde trakeal kültürde, 6’sında idrar, 8’inde katater, 14’ünde çoklu üremeler mevcuttu (Tablo 4). SBE’nin tespit edildiği grupta mortalite daha yüksek olup (p<0,001) (Tablo 2), katateri olan hasta grubunda ise;sekonder bakteriyel enfeksiyon zamanı daha erkendi (p<0,05) (Tablo 3). Sonuç: Antibiyoterapi COVID-19 tedavisi için etkisiz olsa da, COVID19 şüphesi olan veya belgelenmiş hastalarda ko-enfeksiyonlar dışlanamadığında veya olası SBE nedeni gibi çeşitli nedenlerle uygulanmaktadır. SBE’li hastaların oranının %5-30 arasında değiştiği çeşitli kohort raporlarında bildirilmiştir. 2003’teki ilk SARS-CoV salgını sırasında, hastaların %30’una SBE teşhisi konmuş ve ko-enfeksiyon, hastalık şiddeti ile pozitif olarak ilişkilendirmiştir. Ayrıca bu SARS-CoV pandemisi sırasında yoğun antibiyotik kullanımının, çoklu ilaç direnci olan bakterilerin prevalansında artışa neden olduğu da görülmüştür. Sonuç olarak;antibiyotiğe dirençli bakterilerin artan sayısı bizi sadece bakteriyel enfeksiyonlara karşı daha savunmasız bırakmıyor, aynı zamanda viral pandemiler sırasında da savaşma gücümüzün azalmasına neden oluyor. Bu bağlamda SBE gelişimin önlenmesi, gereksiz antibiyotik tedavisinden kaçınma, ilaç direncinin önlenmesi gelecekteki pandemiler için şimdiden alınması gereken önlemlerdendir. (Turkish) [ FROM AUTHOR] Copyright of Turkish Journal of Intensive Care is the property of Galenos Yayinevi Tic. LTD. STI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full . (Copyright applies to all s.)

5.
Turkish Journal of Intensive Care ; 20:111-112, 2022.
Article in Turkish | Academic Search Complete | ID: covidwho-1755471

ABSTRACT

Amaç: COVID-19 pandemi döneminde önemli bir maternal morbidite ve mortalite nedeni olmuştur. Bununla birlikte, mevcut araştırmalar, COVID- 19 ile gebenin hastalık ciddiyetinin, %0-18 arasında şiddetli pnömoni oranıyla hamile olmayan kadınlarınkine benzer olduğunu göstermektedir. COVID-19 için doğum sonrası alevlenmenin doğumdan hemen sonra kısa süreli patofizyolojik değişiklikler nedeniyle ortaya çıktığını bildiren yayınlar olsa da bunun hastalığı seyriyle de ilişkili olabileceği bilinmektedir. Çalışmamızda pandemi döneminde COVID-19 varyantlarının gebelerde ve lohusalarda mortaliteyi artırıp artırmadığı ve aşılanmanın mortalite ve morbiditeye etkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. Gereç ve Yöntem: Pandemi yoğun bakımlarda yatan 40 adet 18 yaş üstü gebe ve lohusa hasta bu prospektif gözlemsel çalışmaya dahil edilmiştir. Yaş, mevcut komorbiditeler, aşı durumu, gravida parite, gebelik haftası, semptom başlangıç tarihi, hastada COVID-19 PCR pozitif gelen tarih, eğer çalışıldıysa varyant durumu, yoğun bakıma giriş tarihi, gebenin doğum yaptığı tarih, doğum eylemi gerçekleşti ile bebeğin APGAR skoru, entübasyon tarihi, yoğun bakımdan taburculuk tarihi, mortalite durumu ile birlikte yoğun bakıma giriş laboratuvar verileri ile entübe olan hastalarda entübasyon günü laboratuvar verileri kaydedilmiştir. Bulgular: Eksitus olan 10 hastanın 9’u aşısız ve 1’i tek doz Sinovac yaptırmıştı. Mortalite açısından aşılı ve aşısız hastalar arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu. Eksitus olan 10 hastanın 7’si alfa varyant 3’ü delta varyantdı. Otuz altı alfa varyant olan hastanın 7’si (%9,4) eks olurken, 4 tane delta varyantı olan hastanın 3’ü (75%) eks olmuştur ve bu istatistiksel olarak da anlamlıdır (p=0,042). Sonuç: Gebe kadınlar, değişen fizyolojileri, enfeksiyonlara duyarlılıkları ve bozulmuş mekanik ve immünolojik işlevleri nedeniyle herhangi bir bulaşıcı hastalık salgınında savunmasız bir grubu temsil eder. Fetüsün korunması ihtiyacı, sağlıklarını yönetme zorluğuna katkıda bulunur. DSÖ gebeliğin her döneminde ve lohusalarda aşılanmayı önermektedir. Çalışmamızda hastaların çoğunu aşısız gebeler oluşturmakta idi. Mortalite açısından aşılı ve aşısız gebeler arasında fark olmasa da bu durum aşılı hasta sayısının az olmasına bağlı olduğu düşünülmektedir. (Turkish) [ FROM AUTHOR] Copyright of Turkish Journal of Intensive Care is the property of Galenos Yayinevi Tic. LTD. STI and its content may not be copied or emailed to multiple sites or posted to a listserv without the copyright holder's express written permission. However, users may print, download, or email articles for individual use. This may be abridged. No warranty is given about the accuracy of the copy. Users should refer to the original published version of the material for the full . (Copyright applies to all s.)

SELECTION OF CITATIONS
SEARCH DETAIL